Kadınlar katlediliyor, “acaba ne yaptı da adam onu öldürdü?” diyorlar, kadınlar taciz ediliyorlar, tacizcileri“e sen de böyle elbise giymeseydin“ diyor, kadınlar tacizcilerini açıklıyor. Tacizciler çıkıp özür diliyor, ''e adam özür dilemiş ya, daha ne yapsın “ diyorlar.
Ve son günlerde herkesin dilinde olan “uykuların kaçsın” ve “MeToo” hashtagiyle kadınların, edebiyat dünyasının tacizcilerini sosyal medyada açıklaması sonrası, tacizcilerden biri intihar ediyor. İfşa eden kadın sosyal medyada hedef oluyor, attığı tweet’ten ötürü Fetöcülük’le suçlanıyor, en nihayetinde de sosyal medya hesabını kapatıyor, bu sefer gene kadını taşlamaya devam ediyorlar.
Olay Leyla Salinger takma adlı bir kadının Hasan Ali Toptaş’ın tacizi ile ilgili bir mesajla başlıyor. Ardından Pelin Buzluk Hasan Ali Toptaş’ın kendisini de taciz ettiğini ifşa ediyor. Sonrasında da diğer kadınlar eklemleniyorlar, Aslı Tohumcu, Perçem Yıldızbaş, Milya İpek Nuraydın ve birçok kadın da edebiyat dünyasından tacizcilerini ifşa ediyorlar.
Ve sonra her kafadan bir ses çıkmaya başlıyor, sosyal medyada yorumları okuyunca görüyorsunuz ki, mağdur sevicilikte ve mağdur koruyuculukta üzerimize yok. Tabi mağdurun erkek olması kaydıyla…
Ortada bir taciz var, bu taciz kimselere anlatılmamışken mağdur konumundaki kadın, cesaretini bin bir güçlükle toplayıp tacizcisini ifşa ettiğinde mağdur rolünü tacizcisi alıyor.
“Üzerinden yıllar geçmiş neden şimdi açıklıyorsunuz”, “o halde tacizi kanıtlasanıza”, “imkânı yok, ben onu çok iyi tanırım melek gibi adamdır”, “neden takma adla ifşada bulunuyorsunuz, ifşa ettiniz de ne oldu bak adam utancından intihar etti”.
Konuya neresinden bakarsanız bakın elinizde kalıyor. Tacizi yaşayan bir kadın zedelenen onurunu tamir etmek için mücadele etmek zorunda kalır. Üzerinden yıllar geçse de o anı zihninden atamaz. Ortada kadının iradesi ve isteği dışında gerçekleşmiş bir eylem vardır. Bu olay “e o zaman anlatsaydın” denilecek kadar kolay bir olay da değildir, lakin tacizi yapan çoğunlukla kendi gücünün etkisiyle karşısındaki kadını kolaylıkla ezme eylemine yeltenir. Kadınsa yalnızdır ve en yakınındakine dahi anlatmaya çekinir yaşadıklarını. Ta ki bir kişi öne çıkıp da yaşadıklarını diğerleriyle paylaşana kadar.
Pelin Buzluk olaya dair Banu güven ile yaptığı röportajında şunları anlatıyor. “ Leyla Salinger adlı kullanıcının ifşasının altında yapılan yorumlarda, hesabın takma bir isimle yapılmasından ötürü onu ciddiye almayanlar ve kurmaca olduğunu yazanlar vardı, ama ben biliyordum ki bu olay doğruydu. İşte o an Leyla’ya destek olmak adına ben de yaşadığım tacizi paylaştım.”
Hayatında bir kez dahi olsun sözlü ya da fiziksel tacize maruz kalmamış bir kadın olmasa gerek, fakat gel gör ki eril tahakküm alanı kadını öyle bir etkisi altına alır ki, en yakınındakine bile açıklamaktan çekinir kadınlar, yaşadıklarını ve hissettikleri suçluluk duygusuyla yapayalnız kalırlar. Ne zamana değin? Bir kişi öne atılıp yaşadıklarını anlatana değin. İşte #MeToo hareketi de böyle başlıyor. 2017 yılında ABD'li aktris Alyssa Milano ''Cinsel tacize uğradıysanız bu tweete cevap olarak 'ben de' yazın.'' Diye bir tweet atıyor ve bu tweet tüm dünya ülke kadınları tarafından da karşılık buluyor.
İmge yayınları yöneticisi Refik Kavakçı’nın tacizini ifşa eden Perçem Yıldızbaş, “Kaç yıl geçerse geçsin, ne kadar dönüşürsem dönüşeyim, şimdi kendimi en güçlü hissettiğim anda bile o sinsi suçluluk duygusu; ne yaptım da buna sebep oldum düşüncesi, orada kaldığım için, kabalaşmadığım için...” diyerek ifade ediyor yaşadığı suçluluk hissini.
Bu cümleleri paylaşan, bilinçli ve belli ki cesur bir kadın. Ya bu sınıfa girmeyen diğer kadınlar. Ama ne olursa olsun kadınlar, istemleri dışında maruz kaldıkları olaylar karşısında kendilerini suçlamamaları gerektiğini biliyorlar artık baylar. İstediğiniz, kadınların her yaptığınıza karşın susması ve yapılanı sessizce kabul etmeleri ama kadınlar birbirlerinden güç aldıkça daha çok tacizcinin uykuları kaçacak gibi de gözüküyor.
Twitter'da "Leyla Salinger" isimli kullanıcı İhtiyar Kitabevi’nin kurucusu İbrahim Çolak'a "Belki sizin de dilenecek bir özrünüz vardır ne dersiniz var mı öyle bir planınız?" diye sormuş, bunun üzerine Çolak, "Elbette ki üzüp incittiğim, özrün ötesinde helalleşmek istediğim insanlar var" yanıtını vermiş.
Siz Eril dünyanın eril aktörleri, kadınların hayatlarını alaşağı eden, onları küçülten ve sırtlarına suçluluk duygularını yıkan korkunç eylemleriniz sonrasında dileyeceğiniz kuru bir özürle olayın etkisini ortadan kaldıracağınızı ya da dini inançlarınıza göre “ hakkımı helal ediyorum sana “cümlesini duyduğunuzda vicdanınızı temize çekebileceğinizi mi düşünüyorsunuz.
Evet, her şeyin bir bedeli var. İbrahim Çolak, tacizi ortaya çıkınca, “ çocuklarının ve ailesinin yüzüne bakamayacağını” söyleyerek intihar ediyor. Eski AK Parti Milletvekili Aydın Ünal, intihar olayı sonrası "İbrahim Çolak kardeşimizin bir kaç saat önce vahim şekilde vefatıyla sonuçlanan süreç @leylasalinger isimli FETÖ’cü şu alçağın operasyonuyla başladı. Umarım mesele yargı tarafından "cinayet" olarak değerlendirilir ve gereken adımlar atılır” diye mesaj atıyor.
Tacizi özgür iradesiyle yapan İbrahim Çolak, yaptığı taciz ortaya çıkınca kendi iradesiyle intihar eden gene İbrahim Çolak ama taciz edildiğini itiraf eden kadın alçak, kadının taciz edilmesi normal ama kadının tacizi ifşa etme eylemi cinayet.
Hiçbir canlı bir diğerinin ölümü ile sevinmez, insanlar özgür iradeleri ile yaptıkları eylemlerinin sonuçlarını yaşarlar. İbrahim Çolak’ın ölmesi ve yaptığı eylemden utanç duyarak intihar etmesi de onun tacizci olduğu gerçeğini değiştirmez.
Toplumsal cinsiyet eşitliğine inanmayan eril kafaların zihinlerindeki fikir müsveddeleri de kadınları bağlamaz. Evet, kadınlar birbirlerinden güç aldıkça daha güçlenecek ve üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin kendilerini zehirleyenlerle teker teker yüzleşeceklerdir.
Ve baylar varsa yaranız gocunun, çünkü kadınlar uykularınızı kaçırmaya devam edecekler.
Yazarın Dİğer Yazıları
Hepimizin İçinden Yükselen Seslerin, Soruların Yankılandığı Bir Kitap; Uğultular
1 Mart 2021Makbul Analık Sorgusu
9 Şubat 2021Bir Sonra Katledilecek Kadın Ya Sen İsen?
5 Şubat 2021Melek Kobra, Tiyatronun Unutulmuş Kadınlarından
26 Kasım 2020Bazı Kelebekler Ölümsüzdür; Mirabel Kardeşler
25 Kasım 2020Tarla Kuşu
22 Kasım 2020İstanbul Sözleşmesini Kaldırmak İstiyorlar, Çünkü Kadınlardan Korkuyorlar!
25 Temmuz 2020Madımak ve insanlığı yakan zihniyet
1 Temmuz 2020Kadınlar ve bekçiler
7 Haziran 2020Kesişen Hayatlarımız
5 Haziran 2020Zordur ülkemde işçi kadın olmak
1 Mayıs 2020Covid-19 bahanesiyle ötekileştirilen kadınlar
8 Nisan 2020Dünya’da ve Türkiye’de 'Evde Kal' talimatı kadına yönelik şiddeti artırıyor
29 Mart 20208 Mart’ın Ardından: Tarih Yazıp Figüran Olmayan Kadınlar
13 Mart 2020'Yeter Artık, Kapat Çeneni'
8 Mart 2020Şiddetin Gölgesinde Dans eden Kadınlar
11 Aralık 2019Kadınlar: Ateş hattında Varolmak..
25 Kasım 2019Tüm çocuklar için biraz umut ve Rabia Naz için de Adalet.
24 Nisan 2019Diren Sanat, Mutlu Yıllar Türkiye…
4 Ocak 2019Mağduriyet soslu bir masal: Nafaka
18 Ekim 2018Karma eğitim karmaşası
15 Eylül 2018Küçük bedenlerin ölümle dansı ve bir garip idam masalı
3 Temmuz 2018Kadınlar; Sandıklardan İtirazımız, Öfkemiz ve Özgürlük Çığlıklarımız Çıksın
22 Haziran 2018Adnan hoca basın özgürlüğüne bir darbe daha indirmenin kılıfı oldu
15 Şubat 2018'Eyy' ve 'Ulan', kadına yönelik şiddet ve cinsel istismar
4 Şubat 2018