12 EYLÜL DARBE DAVASI TİYATROSUNDA PERDE KAPANDI
''Darbenin ruh ikizi ve mirasçısı parti, devlet eliyle zorunlu din dersini yaygınlaştırarak, darbecilerin dayattığı İslam-Türk sentezini daha da tahkim eden, sendikaları ve meslek odalarını kapatan, her gün yaptığı operasyonlarla tıpkı 12 Eylül dönemindeki gibi Türkiye’yi açık hava hapishanesine dönüştüren, kitapları yakan 12 Eylül darbecileri gibi basılmamış kitapları bile suç sayan iktidar partisinin darbelerle hesaplaşmaktan söz etmesi büyük bir kandırmaca” idi.
12 Eylül 1980 tarihli faşist darbe için açılan dava, mahkeme tarafından kapatıldı. Türkiye, darbecilerinden hesap soramayan ülke olarak tarihe geçti.
Türkiye’nin darbeler tarihinde 12 Eylül darbesi, emperyalizmin başkentinde “Bizim çocuklar başardı” diye sevinçle karşılanan, işbirlikçi yerli sermaye örgütünce de “Artık gülme sırası bizde” diye alkışlanan bir darbeydi.
Ankara 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi, darbeci cuntanın şefleri Ahmet Kenan Evren ve Ali Tahsin Şahinkaya hakkında açılmış davayı, beş yıl süründürdükten sonra, sanıkların ölmüş olmaları ve zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verdi.
Son duruşmada bir avuç sosyalist komünist ve devrimciler ile onların avukatları vardı. Müdahil avukatları, darbenin insanlık suçu olduğunu, insanlık suçlarında zamanaşımı olmadığını, sanıkların ölmesinin sadece cezanın infazını olanaksızlaştırdığını, mahkemenin demokrasi tarihine geçecek bir karar vermesi gerektiğini anlattılar.
Avukat Arif Ali Cangı, yargıya güvenin kalmadığını, mahkemenin bu davada vereceği kararla yargıya güveni yeniden tesis edebileceğini, sanıklar ölmüş olsalar bile rütbe ve unvanlarının geri alınabileceğini, böylece sembolik de olsa darbenin cezalandırılmış olacağını söyledi.
Avukat Ömer Kavili, darbe öncesindeki katliamlara değindi, 1 Mayıs 1977 Taksim katliamını ayrıntılarıyla anımsattı. Ömer Kavili, bu davada sanıkların cezalandırılmasının değil, berat etmelerinin amaçlandığını, bunun için Bizans’ın labirentleri kadar açık kapı bırakıldığını, oysa Yunanistan’da darbecileri ömürlerini cezaevlerinde bitirdiklerini vurguladı. Kavili davaya müdahil olarak katılan Başbakanlık ve TBMM Başkanlığı’nın yargılamaya katkıda bulunmadıklarını anlattı.
Avukat Aydın Erdoğan, Almanların “Berlin’de yargıçlar var” özdeyişini anımsattı, “Ankara’da yargıçlar var sözünü söylemeye ihtiyacımız var, bu dava tam da bu sözün söylenebileceği bir davadır” dedi. 15 Temmuz darbe girişiminin “Allah’ın lütfu” sayıldığına da değindi Aydın Erdoğan, mahkeme heyetine “Yargıtay’ın bozma kararına direnirseniz Yüksek Seçim Kurulu’ndan daha kanunsuz bir karar vermiş olmazsınız. Adaletin bu topraklar üzerinde yerleşmesine katkıda bulunursunuz. Öyle olmazsa biz Pir Sultan gibi ‘kalsın benim davam divana kalsın’ demeyeceğiz, hakikati ve adaleti aramaya devam edeceğiz” diye seslendi.
Avukat Mehmet Horuş da 12 Eylül rejiminin sürdüğünü, bu davada verilecek karar ne olursa olsun yargılamanın bitmeyeceğini, bugün verilecek kararın sadece toplum vicdanında sürecek yargılama için “bekletici mesele kararı olacağını” vurguladı.
Yargıtay’ın bozma kararı sonrasında yapılan duruşmalarda anlaşıldı ki, darbeci sanıkları mahkeme salonuna getirtemeyen mahkeme, idam edilen devrimcilerin yakını müdahiller için zorla getirme kararları vermiş. Son duruşmada bile kararlar dosyada duruyor. Örneğin, Erdal Eren’in kardeşi, yurt dışından ülkeye döndüğünde havaalanında gözaltına alınacak. Avukatlar bu zulme dikkat çekerek, zorla getirme kararlarının kaldırılmasını istediler. Mahkeme heyeti pek de bu zulmün ayırdında değildi.
Sonuçta mahkeme, ölmüş olmaları nedeniyle davanın kapatılmasını kararlaştırdı, rütbe ve unvanlarının geri alınması talebini de reddetti.
***
12 Eylül darbe davasının bu şekilde sonuçlanması sürpriz olmadı. Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği ADAM-DER olarak yargılamaya katılmak için başvuruda bulunmuştuk. Ancak, müdahil olarak kabul edilmedik. ADAM-DER kurucu başkanı da toplam 450 sayfalık bir dilekçeyle başvuruda bulunmuştu, ancak bu başvuru da kabul edilmemişti. Asker kökenli bir derneğin ve kişinin müdahil olarak katılması uygun bulunmamıştı herhalde. Buna karşın, yargılamayı aktif olarak izledik. Tiyatro olarak kurgulandığını bilerek izledik. Kurucu başkan bir duruşmada söz alarak açıklamalarda bulundu, hazırladığı 13 sorunun müdahil avukatlar aracılığıyla sanıklara sorulmasını sağladı.
Yargılamanın tiyatro olarak kurgulandığının bilincindeydik. Nitekim, duruşmalar başladığında ADAM-DER olarak yayımladığımız “DARBENİN MİRASÇILARI DARBECİLERİ YARGILAYAMAZ! DARBEYLE HESAPLAŞMAYI EMEKÇİ SINIFLAR YAPACAKTIR!” başlıklı 4 Nisan 2012 tarihli bildiride, darbenin ekonomi politiğini kısaca vurguladıktan sonra şu görüşleri kaydetmiştik:
“Bugün, darbeci cuntanın hayatta kalan iki generaline, göstermelik bir iddianameyle sanık rolü verilmiştir. Darbenin failleri olarak sadece iki generale sanık rolü verilmesi, üstelik sadece darbeye teşebbüs ile suçlanmaları, iddianamenin darbecilerin söylemiyle kaba bir antikomünist propaganda metni olarak kaleme alınması, davanın tiyatro olarak kurgulandığı ve sembolik olacağı eleştirilerini doğrulamaktadır. Oysa işlenen suçlar sembolik değildir.
Soruşturmanın geldiği aşamada, Adalet ve Kalkınma Partisi yönetimindeki hükümet ve TBMM Başkanlığı’nın da davaya müdahil olmak için başvuruda bulunmaları içtenlikten yoksundur. İktidar partisinin amacı, soruşturmanın gerçek bir hesaplaşmaya dönüşmesini önlemek, göstermelik bir yargılama ile kendi hegemonyasını güçlendirmektir. Esasen, darbenin bütün kurumlarını ve yasalarını kendi tereke defterine kaydeden partinin ve hükümetin darbeyle hesaplaşması beklenemez. Nitekim, darbenin ruh ikizi ve mirasçısı parti, devlet eliyle zorunlu din dersini yaygınlaştırarak, darbecilerin dayattığı İslam-Türk sentezini daha da tahkim etmektedir. Sendikaları ve meslek odalarını kapatan, her gün yaptığı operasyonlarla tıpkı 12 Eylül dönemindeki gibi Türkiye’yi açık hava hapishanesine dönüştüren, kitapları yakan 12 Eylül darbecileri gibi basılmamış kitapları bile suç sayan iktidar partisinin darbelerle hesaplaşmaktan söz etmesi büyük bir kandırmacadır.”
***
Yargılamanın seyri ADAM-DER’in öngörüsünü doğruladı. Duruşmaların başlamasının üzerinden sadece 1(bir) ay geçtikten sonra ADAM-DER “12 EYLÜL DARBE DAVASI SEMBOLİKTİR!” başlıklı 11 Mayıs 2012 tarihli bir bildiri yayımladı; yargılamanın sanıkların ölmesi üzerine kurgulandığını vurguladı:
“Müdahale taleplerinin sınırlı tutulması ve ret kararları, yargılamanın sembolik düzeyde tutulacağı ve sanıkların vefatı beklenmek üzere usul hukukunun labirentlerinde dolaştırılacağı öngörülerini doğrulamaktadır. ADAM-DER, sembolik yargılamayı teşhir edecek ve gerçek bir hesaplaşma için çaba gösterecektir.”
Bildiride darbelerle hesaplaşmanın emperyalizmle, kapitalizmle, faşizmle, halklarımızın kültür ve kimliklerini yok sayan ırkçılıkla, militarizmle, şovenizmle ve ümmetçilikle hesaplaşmak olduğu, bu hesaplaşmayı darbenin mirasçıları ve küresel sermayenin taşeronlarının değil, Türkiye’nin her dil ve inançtan emekçilerinin yapacağı vurgulanmıştı. Bildiride, bu hesaplaşmada ADAM-DER’in emekçi sınıfların yanında olacağı belirtilmişti.
ADAM-DER, yargılamanın tiyatro niteliğini gücü ölçüsünde teşhir etmeye çalıştı; müdahil yakınlarıyla ve avukatlarla dayanışma içinde oldu.
Sonuçta, ADAM-DER’in öngördüğü üzere, darbe yargılaması usul hukukunun labirentlerinde kapatıldı, Ankara’da hakimlerin olmadığı bir kere daha tescillendi.
Vurguncu sermaye devletinin yargısı “tiyatro bitti” dese de, bu yargılama ve hesaplaşma sürecek.
Yazarın Dİğer Yazıları
Salgın Günlerinde 'Haşere' İtlafı
22 Ocak 2021Hrant'ın Katilleri ve Dostları
19 Ocak 2021Eksik Söyledin Fikri Sağlar
7 Ocak 2021Belbuka Karakoluna Masa Sandalye Alalım!
4 Ocak 2021Türkçe Kürtçe lanetli midir? Anadilde ibadet günah mıdır?
28 Aralık 2020Çıplak Aramanın Tüzüğü
24 Aralık 2020Damat Berat Nerede ?
22 Aralık 2020'Hayata Dönüş' Katliamı
19 Aralık 2020Tank Palet'in Altında Ezilen Ahlak
10 Aralık 2020Millet İttifakı'na Operasyon
20 Kasım 2020Trump'ın Ardından Ağlayalım mı?
15 Kasım 2020Biden Kazandı Diye Bayram Edelim mi?
8 Kasım 2020Uğurlar Olsun Erbil Ağabey
7 Eylül 2020Hangisi vatansever? Vahdettin mi, Atatürk mü?
20 Mayıs 2020Bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesinin simgeleri
7 Mayıs 2020Başkasının Acısına Bakmak
27 Nisan 2020Siyaset Kırkpınarında Başaltı Güreşi
17 Nisan 2020Nasıl Güzel Bir İnsan Yitirmişiz
5 Nisan 2020Galiba sürü bağışıklığı politikasının denekleriyiz
2 Nisan 2020Korona ile Mücadelede iktidara güvenmeli miyiz?
25 Mart 2020Corona ile mücadele bahane, felaketi fırsata çevirme şahane
20 Mart 2020'Mehmetçik' gazeteciden 'Mümin' gazeteciye SETA andıcının analizi
8 Ağustos 2019Kanlı Pazar'ın provokatörü Mehmet Şevket Eygi'nin ardından
20 Temmuz 2019Deniz Gezmiş terörist miydi?
14 Temmuz 2019Esra ile Berat'ın düğünü
24 Haziran 2019Erdoğan'ın arkasında 'eşşek' gibi saf tutmak
14 Haziran 2019Elitist faşizmden lümpen faşizme
28 Nisan 2019Beka meselesi değil, Kürt meselesi
31 Mart 2019Yeni Zelanda katliamı da mı Allah'ın lütfu?
20 Mart 2019Bangır bangır ezan terörizmi
18 Mart 2019Tunç Soyer'in babası zalim, ya Erdoğan'ın ataları?
1 Mart 2019Ekonomi Tıkırında!
21 Şubat 2019Cumhuriyet ordusu'ndan NATO ordusuna
13 Şubat 2019Türk sağının ve İslam'ın Maduro aşkı
2 Şubat 201912 Eylül darbesini kimin çocukları yaptı?
18 Ocak 2019Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eş başkanı Erdoğan
28 Aralık 2018Beyaz Saray'da Görücüye Çıkan Sarışın Güzel Kadın
8 Aralık 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı-2
21 Kasım 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı
21 Ekim 2018Maganda politik
20 Eylül 2018Oyum Tayyip'e!
20 Haziran 2018Seçimler, Sosyalistler ve HDP
25 Mayıs 2018Vicdan yoksulu siyaset ve yargı
12 Mayıs 2018Türklük Sözleşmesinin güncel krizi
16 Nisan 2018Kürt rüyası
19 Mart 2018Şehidimiz fakirdendi..
14 Şubat 2018Afrin Afrin
5 Şubat 2018Diyanet'in çocuk gelinleri ve dinden özgürleşmek
11 Ocak 2018İç Savaş fermanına karşı direnme hakkı
3 Ocak 2018Tayyip Erdoğan'ın Filistin şovu
23 Aralık 2017Delilsiz Hükümlerle Asılanlar
14 Aralık 2017Hızlandırılmış zabit eğitimi reformu
6 Aralık 2017Fahişeler ve gazeteciler
29 Kasım 2017Atatürkçü Tayyip'ten marksist Tayyip'e!
17 Kasım 2017Devrimlerin Devrimi
9 Kasım 2017İkinci 'İstiklal Harbi'nin başkomutanı Erdoğan!
25 Ekim 2017Tayyip Erdoğan da metal yorgunudur
12 Ekim 2017Nuriye Semih ölmemeli!!!
3 Ekim 2017Tayyip Erdoğan için endişeliyim: Keşke Amerika'ya gitmeseydi!
20 Eylül 2017Seyahatname-i Rahmi Çelebi: Yosemite'nin Gözyaşları
13 Eylül 2017Seyahatname-i rahmi çelebi, Amerikanın yeniden keşfi!
22 Ağustos 2017Haram para ile hac!!!
7 Ağustos 2017Rojova Kürtleri düşmanımız değildir!
23 Mayıs 2017Aşık Peygamber'den aşık imama insanlık halleri
24 Nisan 201715 Temmuz kontrollü bir darbe miydi?
15 Nisan 2017Peygamberler Günahsız masumlar mıdır?
23 Mart 2017'Dileeeeek, Dilek... Oy Dilek!'
9 Mart 2017Erdoğan: Fetullah'ın din kardeşi Bahçeli'nin ülküdaşı!
6 Mart 2017Hitler ve Mussolini'den Erdoğan'a
25 Şubat 2017Referandumdan evet çıkmazsa iç savaş mı çıkacak?
20 Şubat 2017Genelkurmay Başkanı için çok üzülüyorum!
8 Şubat 2017Otobüste linç provası: Kuran Okumak
5 Şubat 2017Referandum Hayırlı olur mu?
30 Ocak 2017Anayasa değişikliği intihar cellatlığıdır!!!
18 Ocak 2017Erdoğan diktasına direnmek yurttaşlık görevidir
11 Ocak 2017Kayseri katliamı
19 Aralık 2016Tayyip istanbul katliamına sahiden üzülmüştür!
13 Aralık 2016Kürdistan Özerk Cumhuriyeti!
9 Aralık 2016Ergenekon'dan 15 Temmuz'a medya
4 Ekim 2016