Bu "manzara" aynı zamanda bu toplumun çıplak bir resmidir, röntgenidir hatta. Bütün insanı değerleri, çare olmak ve bulmak için koşuşturan bir avuç insanda toplasmış ve onların bu toplum bedeninde bir ur'a dönüştüğü bir resimdir bu.
İnsanlık denilen şey, cüssesi küçük isyanı büyük bir kümeye irca olmuştur, bu çürüyen bedende.
Savaşları, şiddeti, sokak ortasında şiddet gören, öldürülen kadınları, insanın dostu sokak hayvanlarının itlafını, doğanın tahribini, çocuklara tecavüzü, nice talanı, rantı dizi film seyreder gibi, edilgen bir şekilde izlemeye alıştırılmış bir varlığa dönüştü bu toplum. Acıma duygusu köreldi, vicdanı karardı. Bu nedenle, onun bağrından çıkan Yaşar Kemal, "Bir insanın açlıktan ölümünü izlemek acıların en büyüğüdür" dese de farketmez. Ruhunda yankı bulmaz bu esbiçimli, iki-ayaklı varlıkların. Sesini duymaz Yaşar Kemallerin, "çözüm olacaksa beni asın, kurşuna dizin.. yeter ki yüz yıldır var olma mücadelesi veren bu halk özgürleşsin" diyen Osman Baydemir'lerin özverisini anlamaz. Sağırlaşmıştır, yüreklerinin kulakları..
Artık onlar seyircidirler. İsyanları sadece, o içi-boş yüksek manevi değerleri eleştiriye maruz kaldığında, sorgulandığında linç olarak tecelli edenlerdir.
Nietzsche'nin nihilistik toplumu gibi, çoğunlukturlar ve sürü psikolojisi ile hareket ederler. Aykırıya, asiye düşmandırlar. Güzel olan, anlam üreten, özgün olan her sanatsal eser, mekan onlara göre "içine tükürülesi" birer "ucube"dir. Tiyatro, İnsanlık Anıtı, cemevi ucubedir. Kendi malum hayata bakış açıları dışında hiçbir görüşü kabullenmezler ve cezalandırmak isterler. Kendi düşünceleri ve yorumları yoktur. Bilim-kurgu filmlerindeki gibi, tek bir gaye için programlanmış, tek-tip robatlar gibidirler. Baş-çobanları onlar için zamanın peygamberidir, zavallı, sefil ve yoksul olsalar da, ne derse kabul eder ve uygularlar.
Yalnızca kendi canları yandığında feryad-ı figan edenlerdir. Okumuş, yazmış, frenkistan görmüşleri de bu linci, ya içkilerini yudumlarken ya da tesbih çekerken yaşatır zihinlerinde. Bilirler ki, linçin, katliamın müeyyidesi yoktur efendilerinin gözünde. Gazetelerde, tv.lerde sürü-çobanı rolündekiler ise, alçaklığı, linci, katliamı, baskıyı, zulmü, tecavüzü, nefret söylemlerini, ırkçı-asimilasyoncu politikaları bin dereden su getirip kılıf bularak haklılaştıranlardır. Bütün zihinsel üretimleri baş-çobanın eğrisini doğru göstermek, onu kutsallaştırmak içindir. Onlar plazaların yüksek tepelerinde ruhlarını kiralayan "modern" dalkavuklardır. Ruhun alçaltıcıları, barbarlığın öğreticileridirler.
Kardeşlik mi dediniz?
Yeni-Osmanlıcılık da kardeşlik mi olurmuş. "Şanlı tarihimiz" diye, "ecdadımız" diye; iktidar için, çıkar için, ihtiras için kardeşlerini boğduran bir saltanat geleneğini bugüne uyarlayan bir zihiniyetten kardeşlik mi beklenir? Her yıl onlarca ilin kurtuluşu diye, bu toprakların özbeöz halkları olan Ermenileri, Rumları hala düşman olarak temsil eden bir toplumda kardeşlik duyguları çoğalır mı? 600 yıl önce Osmanlı topraklarına katılan İstanbul'un fethini 1910'dan beri kutlayan bir toplumda "hey şanlı ordu-hey şanlı asker" mehteran temposuyla coşan bu toplum kurabilir mi barışın dilini? Dünyada kaç örneği vardır böyle bir zihniyetin?
Bir araştırma ne diyor? Toplumun yüzde 85'İ kendisini dindar olarak tanımlıyormuş! Aslında bunu barbarlaşma oranı olarak düşünün siz. Çünkü bu şekle esaretttir ki, şekil zaten eski devirlerde totemdi, "put"tu. Şimdi bu putları, şu Kabe'de Muhammed'in yıktığı putları bu kez tabu olarak içselleştirdi bu toplum. "Dinde baskı ve zorlama yoktur" diye özgür iradeye, tercihe kapı aralayan bir ayete (Bakara) karşın, baskıya ve zorbalığa ya destek verdi ya da boyun eğdi. Kişileri tabulaştırdı, kendine çoban yaptı. İnanç ibadete indirgenip ibadet de bir çeşit putperestlik halini alınca, akıl, bilim ve sanat, insanlığın ortak değerleri hor görülünce, insanın ruhu da çölleşir; binlerce yıllık mücadelelerin içinde filizlenip yücelen insanı değerler: sevgi, erdem, onur, adalet, dayanışma, kardeşlik, eşitlik ve özgürlük tutkusu, kendini ve dünyayı dönüştürme aşkı yerini ilkel insanın barbar eğilimlerine bırakır. Ancak bu barbarlık yalnızca belirli bir çoğunluğa da özgü değildir ne yazık ki. Sağdan sola, duyarsız, edilgen, bencil, korkak; yaşam tarzını, düşüncesini eğip bükerek düzenle uyumlulaştırmış, yalnızca bugünü düşünen kendi dar gettolarına gömülü her bireyi, sözde aydını da kendine eklemleyerek, ruhlarını ezerek, vicdanlarını körelterek yayılıyor.
Dindar olmayabilir veya ateist olabilirsiniz. Ancak insanlık tarihinde söylenen her sözün inanç kökenli olsa da kaynağından bağımsız olarak toplumsal ve tarihsel bir değeri vardır. Sonuçta peygamberler bu tarihi ve insanlık toplumunu derinden etkilemiş ve biçimlendirmişlerdir. Bu nedenle, Muhammed'in "Komşusu aç iken kendi tok olan bizden değildir." sözü önemlidir. Buradan baktığımızda bu toplumun gerçekten bir riya içinde olduğunu söylemek her dürüst ve samimi insanın görevi olmalıdır. Kendi tanrısını da, -yerine bir baş-çobanı geçirerek- peygamberini de kandırıyor bu toplum.
Binlerce insan aç. Yüzlerce insan ölüme yatmış. Yüzlerce insan talepleri uğruna hayattan vazgeçmeye karar vermiş. Bir yandan, "biz yaradılanı severiz yaradandan ötürü" palavrası, "analar ağlamasın" riyası, öte yanda polisin itip kaktığı, biber gazı sıktığı, içerden gelecek habere kilitlenmiş hapisane önlerindeki analar.
Atılmaları için fezlekeleri Meclise verilen vekiller. On bin üyesi, yöneticisi, hapse atılan partinin can kurtarmak için can havliyle koşuşturan yeni üyeleri..
Bir halk kendi dilini istiyor! Özgürlük istiyor!
Hem de nasıl istiyor. Braveheart fillminde Mel Gibson'un bir an sonra boynuna şiddetle inecek giyotine rağmen, ölüme meydan okuyarak, yeri göğü inleten bir sesle "Özgürlüüük!" diye bağırması misali..
Hapisanelerden yükselen, bu sestir.. Doğu'dan Batıya, Diyarbakırdan İstanabul'a, Dersim'den İzmir'e yankılanan bu ses..
Ortak vatan diyor. Demokratik özerklik, demokratik ulus, Demokratik cumhuriyet diyor bu ses.
Bu sese kulak verin. Bu talep herkesin özgürleşmesinin önkoşuludur. Koparın kendinizi o "çoğunluk"tan. Özgürleştirin ruhunuzu..
Yazarın Dİğer Yazıları
Demokrasi Manifestosu, Geçici Hükümet’le Erdoğan’sız seçim!
11 Aralık 2020Seçimler Amerikan toplumundaki yarılmayı açığa çıkardı
11 Kasım 2020Egemen paradigmanın içindeki ‘Muhalefet’
3 Eylül 2020Devletin emperyalist siyaseti, faşizm ve Kürt sorunu
8 Temmuz 2020Dayanışma
21 Mayıs 2020AKP-MHP’li vekiller deyyusların ‘siyasi’ temsilcileri mi?
16 Nisan 2020Cumhuriyeti mi, tasfiyesini mi kutluyorsunuz!
31 Ekim 2019Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
16 Ağustos 2019Cumhur ittifakı değil Cürüm ittifakı
13 Mayıs 2019İkili kriz: hem iktidar hem muhalefet
27 Şubat 2019Diktatörlüğün Sonbaharı
24 Haziran 2018Türkiye yol Ayrımında
2 Mayıs 2018HDP Kongresi..
11 Şubat 2018CHP kurultayı, faşizm ve savaş
6 Şubat 2018RTE olsa olsa Herkül’üyle henüz karşılaşmayan Cacus olabilir
23 Aralık 2017Ecevit ve Kılıçdaroğlu
15 Haziran 2017Son darbe
17 Nisan 2017Distopya*: Evet çıkarsa ne olocak?
12 Nisan 2017Ey Fravun'a iman edenler!
25 Aralık 2016Efendisiz-vesayetsiz-demokratik cumhuriyet için Kurucu Meclis
10 Ağustos 2016'Uzun Bıçaklar Gecesi' ve İç savaş provası
18 Temmuz 201614 Haziran 2016
Diktatörlüğe karşı Halk Devrimi
25 Nisan 2016'Devrim ve karşı-devrim'
18 Ocak 2016Nuray Mert ve ‘Faydalı salaklık’
11 Ocak 2016'Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı’
31 Ekim 2015Bir de kalkmış herkesi 'sağduyulu olmaya davet' ediyor..
10 Ekim 2015Asıl Şerefsizler kimlerdir, halka, devrimcilere ve demokratlara karşı nasıl savaşırlar
9 Ağustos 2015’Ağlamak Bazı acılarda yetmez Bazı ölümlere’
23 Temmuz 2015Dilipak: Cinsel olarak tahrik ediliyoruz / Eşcinselliği Osmanlıyı geri getirmek isteyenler kışkırtıyor
4 Temmuz 2015Kendi tanrısına bile ihanet eden adam..
6 Haziran 2015AKP Faşizmi, ant-faşist cephe, HDP, BHH ve CHP
5 Ocak 2015Erdoğan ve AKP, Zaman Gazetesi ve Samanyolu Televizyonuna el koyacak..
15 Aralık 2014Ya Kobane ya barbarlık!
14 Ekim 2014Gezi İsyanı Türkiye'nin 1905'idir
25 Temmuz 2014CHP’nin BOP’un resterasyonuyla uyumlu stratejisi
26 Haziran 2014'Yeni Türkiye' Soma madeninin altında kaldı..
2 Haziran 2014BDP/HDP Cumhurbaşkanlığı seçimi Için ne diyor?
6 Nisan 2014En uzun gün ve olasılıklar
30 Mart 2014HDP, CHP'nin oylarını mı bölüyor?
27 Mart 2014İsyanın adı Berkin-
12 Mart 2014'Paralel devletler', koku-tutulması ve devrimci kopuş
19 Ocak 2014Devlet ikiye mi bölündü yani?
17 Aralık 2013Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
15 Aralık 2013Erdoğan-Barzani ittifakı: 'İslam' kardeşliği
17 Kasım 2013Cumhurbaşkanı ve başbakanıyla devletin linç girişimi!!
7 Eylül 2013'Kimyalı' mı 'Kimyasız' mı?
30 Ağustos 2013Başka coğrafyanın çocukları: Rojavalı çocuklar
6 Ağustos 2013Muhalefet, Direnişin açtığı yoldan yürümeli, anayasa görüşmelerinden çekilmelidir
16 Temmuz 2013Yanıyor insanlık hâlâ!
1 Temmuz 201325 Haziran 2013
Belli ki, geldiğiniz gibi gitmeyeceksiniz!
15 Haziran 2013'Bir kaç çapulcu' kim?
2 Haziran 2013İlle de Roboski!!!
6 Ocak 2013'Eğitimin paradigmasını değiştiriyoruz' demek, laikliğin tasfiye ilanıdır
3 Aralık 2012Cumartesi.. Cumartesi..
25 Kasım 2012Tezkere provokasyonu
4 Ekim 2012Alçaklığın dayanılmaz irtifası..
24 Ağustos 2012Aygün neden kaçırıldı?
13 Ağustos 2012Savaş kışkırtıcılığı suçtur!
23 Temmuz 2012CHP Kurultayı ve Devrimci Cumhuriyet
16 Temmuz 2012Mızrağın ucundaki 'Islam' ve biyopolitiği
12 Haziran 2012'Ceddin deden, neslin baban..'
19 Mayıs 2012Post-modern darbeden postmodern faşizme -Faşizm yargılıyor
17 Nisan 2012Post-modern darbeden postmodern faşizme
16 Nisan 2012Bu başbakan kimin başbakanı?
14 Mart 2012Devlet iktidarının yeniden paylaşım savaşı
14 Şubat 2012Dersim, CHP ve Faşizm
29 Aralık 2011Kürt sorununda 'Osmanlı'da oyun çok'
27 Ekim 2011Adını siz koyun..!
8 Ekim 2011“Laiklik kesinlikle ateizm değildir” Öylemi?
27 Eylül 201190’nında devrimci delikanlı*
18 Ağustos 2011Yanıyor insanlık hala!
3 Temmuz 2011Türkiye Dönüm Noktasında
31 Mayıs 2011