Yolsuzluk operasyonları, Suriye üzerine savaş planları, provokasyonlar, sadece hükümet üyelerini değil, ilişkili sermaye gruplarını, sivil-asker bürokrasinin üst tabakasını suç ortağı durumuna düşürmüştür. Tarihte hiç bir devlet yönetimi, 2.dünya savaşının sonrasında Nürnberg'de yargılanan Nazi iktidarı dışında, böylesine çaplı bir suç işlememiştir..
1. Mevcut iktidarın yapısını doğru tanımlamamız gerekiyor. AKP devletle tamamen içiçe geçti. Cemaat kadrolarını da büyük ölçüde temizledi ve temizliyor.. Bürokrasi daha da homojenleşti. Son tapelerde genelkurmayın da safi belli oldu. AK Paşalar AKP kurmayları ile birlikte Suriye planı yapıyorlar: şeriatçı çetelerlele yanyanalar..Süleyman Şah Türbesi'ne devlet eliyle bomba attırıp ardından bunu gerekçe göstererek Suriye'ye savaş açma planları, bu plan ses tapelerinden önce Kılcdaroğlu tarafından "AKP, seçim öncesi Suriye'ye yönelik bir müdahale için zemin oluşturmaya çalışıyor, TSK bu oyuna ortak olmamalı" şekilndeki uyarısıyla deşifre olunca bu AK Komutanlar "CHP tarihinde böyle bir genel başkan görülmedi. Devlet sorumluluğu nedir bilmiyor. Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlıktan devlet gücüyle koltuğundan uzaklaştırılması gerekiyor" diyorlarmış. Durum bu kadar net..
Yani diğer herhangi bir partiden farklı olarak, AKP-devleti, ideolojisi siyasal islam olan faşist bir diktatörlüktür. Muhtemelen Müslüman Kardeşlerin Türkiye koludur. Arada organik ilişkiler olması muhtemeldir.. Mısır'daki darbe günlerini hatırlayın.. Erdoğan açıkça ideolojik bir tutum aldı. Uluslararası diplomasi kurallarını bir kenara koydu. NATO üyesi olduğunu unutup Batıyı eleştirdi.
2. AKP cemaat gibi devlet imkanlarını kullanarak korporatist bir yapı kurdu, faşist bir kitle tabanı oluşturdu. Bu yüzden yerel seçimlerde alacağı oy, eğer hile olmazssa, yüzde 35 civarında olacaktır.. (Kemik oyu 25-30 civarındadır.) Ama hile ile bu oran% 40-42 olabilir..
3. AKP faşizmi Hitler nazizmiyle çok benzeş.. Seçimle iktidardan gitmeyeceklerdir. Bu nedenle seçim sonrası hangi oy oranını alırsa alsın Türkiye'nin önünde güçlü bir iç savaş olasılığı vardır. Çünkü hırsızlığı ortaya çıkmış, bölgesel çapta bir suç örgütü kimliği belirginleşmiş bir yapıdır.. EL Kaide, Nusra gibi örgütlerle ilişki içinde olup gerekirse bu örgütleri içerde kullanabilir. AKP tabanından bir çok kişi Suriye'de bunlarla birlikte savaşıyor. Bu çetelerin içerde de AKP'nin paramiliter güçleri olarak rol alacakları beklenmelidir. Eli sopalı, satırlı ve Okmeydanı'da görüldüğü gibi silahlı güçler olarak.
4. Bundan sonra AKP'nin iktidarda kalması ancak baskı ve şiddeti artırarak mümkündür. Çünkü meşruiyetini yitirmiştir. 3,5 aydır hırsız diye bağırılan bir başbakan ve hükümet var.. Rüşvet. yolsuzluk ve kamu malını gasp gibi suçları örtbas etmek için yargıyı kendine bağlamaktan, devlet içinde, özelllikle emniyet içinde tasfiyelerden çekinmedi. Muhalefetin başka türlü davranma, uzlaşma şansı da yoktur. Özellikle CHP'nin varlık koşulu da Erdoğan'ın iktidardan uzaklaşmasına ya da AKP ile çatışmasına bağlıdır. Bu yüzden ilk iş AKP'nin 28 şubat'ta DYP'ye yapıldığı gibi bölünmesini sağlamak olacaktır. Ancak bu da eğer AKP % 40'in altında oy alırsa daha mümkün hale gelebilir..
5. Bu 28 şubat taktiği ile birlikte, a) Erdoğan'ın uluslararası mahkemede yargılanması neredeyse kesin gibidir. b) Öte yandan, OECD'nin Türk hükümetini kara para aklama konusunda şu andaki gri listeden kara listeye alması sözkonusudur. Bütün bankalar kara para trafiğinin içinde olduğu için (altın mevduat hesapları kara paranın aklandığı hesaplardır) bankacılık sistemi felç olacaktır ve dolayısıyla ekonomik kriz derinleşecektir.
6. Erdoğan kliği de bu ihtimalleri görüyor. Mısır örneği henüz sıcak.. O yüzden, Rusya, Çin ve İran'la yakınlaşma politikası izledi. (İran petrolüne Rıza Serrap'lar vasıtasıyla altınla ödeme yapmak, böylece İran'a uygulanan ambargoyu delmek, yani kara para aklama işinin bir karşılığı olmalı)..
Ayrıca Erdoğan, BAtı ve Doğu (Rusya) arasında şu anda en önemli mesele olan Ukrayna ve Kırım üzerindeki çatışmayı fırsat olarak değerlendirebilir. Bu özellike Suriye'ye provokatif bir saldırı için sözkonusu. Tabi bu saldırı, seçim sonrasında topyekün muhalefetin muhalefet etme şiddetine de bağlı. Seçimlerde geniş çaplı hile gündeme gelirse, bunun yaratacağı tepkiyi bastırmanın yollarından biri Suriye'ye saldırmaktır. Önümüzde cumhurbaşkanlığı seçimleri de var. Erdoğan güçler dengesini kendi lehine değiştirebilmek için de, Suriye bir kozdur.
7. ABD ya da Batı veya emperyalizm, Türkiye'de bir tür turuncu "devrimi" denemeyi tercih edebilir.. Bunun için sokak eylemlerini destekleyecektir.
Bu noktada devrimci ve sosyalist hareketin tutumu çok önemlidir.. Sahnede Turuncu 'devrim' de olsa, bu devrimciler için bir imkandır.. Kitlelerin içinde yer almak ama stratejik bir siyaset izleyerek gerçek bir devrim için önderlik etmek.. Dolayısıyla Kürt hareketinin tavrı da çok belirleyici bir düzeye gelecektir. Birleşik mücadele şarttır.. Bu tarihsel koşulda birleşik mücadele dışına çıkan hiçbir politika hayırhah bir tutumla karşılanamaz. Bu hem KÜrt hareketi ve hem de Solun bazı kesimleri için geçerlidir.. Sevindirici olan KCK'nın durumun farkında olduğunun işaretini veren bir tutum izliyor olmasıdır.
Eğer doğru bir stratejiye dayalı tutarlı bir siyasal önderlik oluşturulabilinirse, kitlelere güven veren bir siyaset izlenirse, halk devrimini mümkün kılan şartlar hızla oluşabilir. Bu bir irade işidir. Yani solun ve Kürt özgürlük hareketinin buraya odaklanması ile ilgilidir. Bazen toplumsal sistem bütün parametreleri ile çok duyarlı hale gelir, o zaman küçük bir itilim, ama uygun zamanda, uygun biçimde ve doğru yerden verilecek bir itilim, büyük sonuçlara yol açabilir.. Türkiye toplumu tam da bu kıvama gelmiştir..
7. Sonuçta Geziye bir başka gözle bakmak lazım.. Gezinin bileşenleri önümüzdeki stratejinin ne olması gerektiğinin işaretlerini verdi. Açıkça söylüyorum, ulusalcı cenahta sol sloganlarla yer alan kitleleri kazanmak, Kürt hareketiyle kardeşleştirmek zorundayız. Bunun bir yolu, Kurtuluş savaşını ortak bir tarihsel referans olarak almaktır.. Kurtuluş savaşını, iki halkın ortak savaşı olarak almadan ortak bir bilinç oluşturulamaz. 1921 anayasası referans alınırken işin bu yani es geçilemez. Buradan hareketle, Cumhuriyetin değerleri denen şeylere de dudak bükemeyiz.. Hayat bunu gösterdi.. 4+4+4'e karşı çıkarken tersinden Cumhuriyetin değerlerini savunmuş olmuyor muyuz? Laiklik, devletçi vs, her ne kadarsa, demokrasinin ve özgürlüklerin vazgeçilmez koşulu olduğu anlaşılmadı mı?
İster yarım ister tam gerçekleşmiş olsun, burjuva devriminin kazanımları bizim için ayağımızı basacağımız zemindir.. Bu, başka bir deyişle, 'Aydınlanmanın evrensel değerleri bizim için hareket noktasıdır' demektir. Sol, Marksizm buradan çıktı. Nokta. Marx'a, Lenin'e nereye bakarsanız bakın bu böyledir. Ve bu devrimin ideolojik önderliği ile onun toplumsal gelişmeyi sağlayan nesnel sonuçlarını birbirinden ayırdetmeliyiz artık.
Bugün geldiğimiz nokta daha geriye hatta ortaçağdan daha geriye itilmektir. Çünkü teknolojiden, sermayenin çıkarları için dünyayı yakma tutkusundan beslenen gericilik, ortaçağdan kat be kat daha gerici ve barbardır. Bu barbarlık Suriye'de yaşanıyor.
Gezi direnişinde insanlar sadece sermayenin kent talanına, doğayı tahribine karşı çıkmadı: iktidarın, yaşam tarzına, aydınlanmadan tevarüs eden özgürlüklere, seküler toplum anlayışına müdahalesine de karşı çıktı. Korku duvarı aşıldı orada. Türkiye çapında toplam11 milyon insan eylem ve direnişlere katıldı.. Halkın çoğunluğu AKP'nin ne olduğunun, gitmesinin kendisi için, yaşam tarzı için yaşamsal olduğunun farkına vardı. O yüzden iki yol var: ya teslimiyet ya da direniş.. Bence insanlar bunun farkında.. Ama tutarlı, devrimci bir siyasal önderlik yok.. Temel sorunumuz budur..
8.Bunun için sosyalist, sol ve demokrat partilerin alacakları oy oranı şu noktada çok önemlidir. Çünkü seçim sonrası siyasi mücadele bu oranlardan moral güç alarak yükselebilecektir. Sözünü ettiğim itilim'in temel bir katalizörü de budur. Dolayısıyla ben il genel meclisi üyelikleri seçiminde sosyalistlerin kesinlikle HDP'ye oy vermesinin doğru olduğunu düşünüyorum. HDP'nin yetersizlikleri, henüz stratejik bir perspektiften yoksunluğu olsa da, sosyalistlerin ve BDP ile birlikte Kürt özgürlük hareketinin birleşik bir güç olarak ağırlığının görünür olması bu süreçte çok önemlidir. Öte yandan temelde yaşam tarzı kaygısıyla ki bu haklı bir kaygıdır, CHP'nin başkan adaylarına oy verilmesinin ilkesel bir hata olduğunu düşünmüyorum.
9. Bence mevcut siyasal güçleri faşizme karşı mücadele açısından değerlendirmek gerekir. Evet CHP, merkeze kaydı, bilinçli bir taktik olarak. Merkezin oylarını almak için.. Bu da onu fiilen MHP ile yakınlaştırdı. Cemaatten de oy almak istemesi bu açıdan doğal. Oy almak için merkeze oynarsanız mekezin sağındaki güçlere daha yakın olursunuz.. Sonuçta CHP-MHP-Cemaat koalisyonu fiilen ortaya çıktı. Bu şu ana kadar bir seçim stratejisi olarak görünüyordu. Bu koalisyonla eski rejimle şimdikinin ortalamasını alacak olan bir resterasyon dönemi planlandığını söyleyebiliriz. Düzen karşıtı bir radikalizmin frenlenmesi için de planlayıcıları tarafından düşünülmüştür. Ancak bu koalisyon seçimlerden sonra değişebilir. Dediğim gibi taban zorlayıcı olacaktır. Ve bu büyük ölçüde sosyalistlerin ve Kürt özgürlük hareketinin izleyeceği politikalara, özellikle yukarda değindiğim ulusalcı kesimlere yönelik stratejik yaklaşıma bağlıdır.
10. Kılıçdaroğlu 'barış sürecinin kendileriyle devam edebileceğini. sürecin kimsenin tekelinde olmadığını' söyledi.. Bu aslında seçim sonrası izlenecek politik stratejinin ipuçlarından biri oldugunu düşündürtüyor. Onlar da farkındaki Kürt hareketiyle yakınlaşmadan AKP iktidarı devrilemez. Bunu teşvik edici bir tavır içinde olmak gerekir.
Sonuç olarak seçimler, sandıklar açıldığı andan itibaren herşeye gebedir. İç savaş dahil.. Çünkü seçimlerde hile, sabotaj, hırsızlık yaygın bir şekilde kullanılırsa, Kitlelerin öfkesinin arttığı bu noktada, bunu kimse sineye çekmez. Seçim akşamı fitil ateşlenmiş olur.
Ben şu noktadan bakıyorum.. Devleti ele geçirmiş, onu kendi ideolojisine göre şekillendirmiş, toplumu da kendi siyasal islam anlayışlarına göre dönüştürmekte olan bir iktidar partisi ne yapar? Kitle tabanı nasıl düşünüyor? Adı hala Cumhuriyet olan ve parlamenter demokrasiyle yönetilen kabuk haline dönüşmüş bu devlet soyuluyorsa, bu, o kabuğu çatlatıp çıkacak kendi devletleri için yapılıyordur. Kendilerinden önceki zenginlere, siyasilere, aydınlara, kin beslemektedirler, onların sermayelerini, birikimlerini talan etmek onlar için "ganimet"tir. İşte bu kabuk, cemaatin "ihanetiyle" erken çatladı. Zaafları bu.. Dolayısıyla ellerindeki güce daha sıkı sarılıp amaçlarını gerçekleştirmek isteyeceklerdir. Buna mecburdurlar. Çünkü yolsuzluk operasyonları, Suriye üzerine savaş planları, provokasyonlar, sadece hükümet üyelerini değil, ilişkili sermaye gruplarını, sivil-asker bürokrasinin üst tabakasını suç ortağı durumuna düşürmüştür. Tarihte hiç bir devlet yönetimi, 2.dünya savaşının sonrasında Nürnberg'de yargılanan Nazi iktidarı dışında, böylesine çaplı bir suç işlememiştir..
**
Bugün Türkiye'nin son 30 yıllık tarihi içinde yaşanacak en uzun gün..
İçi boşalmış eski rejimin resterasyonu mu, tarihin posası mevcuda teslimiyet mi yoksa umuda yolculuk mu? Devrim mi restorasyon mu? Soru bu..
Yazarın Dİğer Yazıları
Yeni-Osmanlı Galaksi İmparatorluğu:)
13 Şubat 2021Demokrasi Manifestosu, Geçici Hükümet’le Erdoğan’sız seçim!
11 Aralık 2020Seçimler Amerikan toplumundaki yarılmayı açığa çıkardı
11 Kasım 2020Egemen paradigmanın içindeki ‘Muhalefet’
3 Eylül 2020Devletin emperyalist siyaseti, faşizm ve Kürt sorunu
8 Temmuz 2020Dayanışma
21 Mayıs 2020AKP-MHP’li vekiller deyyusların ‘siyasi’ temsilcileri mi?
16 Nisan 2020Cumhuriyeti mi, tasfiyesini mi kutluyorsunuz!
31 Ekim 2019Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
16 Ağustos 2019Cumhur ittifakı değil Cürüm ittifakı
13 Mayıs 2019İkili kriz: hem iktidar hem muhalefet
27 Şubat 2019Diktatörlüğün Sonbaharı
24 Haziran 2018Türkiye yol Ayrımında
2 Mayıs 2018HDP Kongresi..
11 Şubat 2018CHP kurultayı, faşizm ve savaş
6 Şubat 2018RTE olsa olsa Herkül’üyle henüz karşılaşmayan Cacus olabilir
23 Aralık 2017Ecevit ve Kılıçdaroğlu
15 Haziran 2017Son darbe
17 Nisan 2017Distopya*: Evet çıkarsa ne olocak?
12 Nisan 2017Ey Fravun'a iman edenler!
25 Aralık 2016Efendisiz-vesayetsiz-demokratik cumhuriyet için Kurucu Meclis
10 Ağustos 2016'Uzun Bıçaklar Gecesi' ve İç savaş provası
18 Temmuz 201614 Haziran 2016
Diktatörlüğe karşı Halk Devrimi
25 Nisan 2016'Devrim ve karşı-devrim'
18 Ocak 2016Nuray Mert ve ‘Faydalı salaklık’
11 Ocak 2016'Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı’
31 Ekim 2015Bir de kalkmış herkesi 'sağduyulu olmaya davet' ediyor..
10 Ekim 2015Asıl Şerefsizler kimlerdir, halka, devrimcilere ve demokratlara karşı nasıl savaşırlar
9 Ağustos 2015’Ağlamak Bazı acılarda yetmez Bazı ölümlere’
23 Temmuz 2015Dilipak: Cinsel olarak tahrik ediliyoruz / Eşcinselliği Osmanlıyı geri getirmek isteyenler kışkırtıyor
4 Temmuz 2015Kendi tanrısına bile ihanet eden adam..
6 Haziran 2015AKP Faşizmi, ant-faşist cephe, HDP, BHH ve CHP
5 Ocak 2015Erdoğan ve AKP, Zaman Gazetesi ve Samanyolu Televizyonuna el koyacak..
15 Aralık 2014Ya Kobane ya barbarlık!
14 Ekim 2014Gezi İsyanı Türkiye'nin 1905'idir
25 Temmuz 2014CHP’nin BOP’un resterasyonuyla uyumlu stratejisi
26 Haziran 2014'Yeni Türkiye' Soma madeninin altında kaldı..
2 Haziran 2014BDP/HDP Cumhurbaşkanlığı seçimi Için ne diyor?
6 Nisan 2014HDP, CHP'nin oylarını mı bölüyor?
27 Mart 2014İsyanın adı Berkin-
12 Mart 2014'Paralel devletler', koku-tutulması ve devrimci kopuş
19 Ocak 2014Devlet ikiye mi bölündü yani?
17 Aralık 2013Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
15 Aralık 2013Erdoğan-Barzani ittifakı: 'İslam' kardeşliği
17 Kasım 2013Cumhurbaşkanı ve başbakanıyla devletin linç girişimi!!
7 Eylül 2013'Kimyalı' mı 'Kimyasız' mı?
30 Ağustos 2013Başka coğrafyanın çocukları: Rojavalı çocuklar
6 Ağustos 2013Muhalefet, Direnişin açtığı yoldan yürümeli, anayasa görüşmelerinden çekilmelidir
16 Temmuz 2013Yanıyor insanlık hâlâ!
1 Temmuz 201325 Haziran 2013
Belli ki, geldiğiniz gibi gitmeyeceksiniz!
15 Haziran 2013'Bir kaç çapulcu' kim?
2 Haziran 2013İlle de Roboski!!!
6 Ocak 2013'Eğitimin paradigmasını değiştiriyoruz' demek, laikliğin tasfiye ilanıdır
3 Aralık 2012Cumartesi.. Cumartesi..
25 Kasım 2012Ruhu alçalan toplum
29 Ekim 2012Tezkere provokasyonu
4 Ekim 2012Alçaklığın dayanılmaz irtifası..
24 Ağustos 2012Aygün neden kaçırıldı?
13 Ağustos 2012Savaş kışkırtıcılığı suçtur!
23 Temmuz 2012CHP Kurultayı ve Devrimci Cumhuriyet
16 Temmuz 2012Mızrağın ucundaki 'Islam' ve biyopolitiği
12 Haziran 2012'Ceddin deden, neslin baban..'
19 Mayıs 2012Post-modern darbeden postmodern faşizme -Faşizm yargılıyor
17 Nisan 2012Post-modern darbeden postmodern faşizme
16 Nisan 2012Bu başbakan kimin başbakanı?
14 Mart 2012Devlet iktidarının yeniden paylaşım savaşı
14 Şubat 2012Dersim, CHP ve Faşizm
29 Aralık 2011Kürt sorununda 'Osmanlı'da oyun çok'
27 Ekim 2011Adını siz koyun..!
8 Ekim 2011“Laiklik kesinlikle ateizm değildir” Öylemi?
27 Eylül 201190’nında devrimci delikanlı*
18 Ağustos 2011Yanıyor insanlık hala!
3 Temmuz 2011Türkiye Dönüm Noktasında
31 Mayıs 2011